471730 306892659403447 1559691202 o

Fotoğraf Galerisi için tıklayınız.

 

 

Fırat ve Dicle  nehirlerinin    aşağı  Bölümleri ile   her iki nehir arasındaki ovalık bölgelerde  enerji üretimi ,sulama gibi  amaçlar için  Planlanan  Güneydoğu Anadolu  Projesi  on iki ayrı Proje alanından oluşmaktadır...

 

Fırat Nehrinin Keban Barajı güneyinde  kalan  bölümünde  Karakaya, Gölköy, Karababa   ve Bedir Barajları ve diğer benzer  tesislerden  meydana gelen  Proje Kapsamı  Aşağı Fırat  Projesi olarak tanımlanmaktadır...

 

Keban Baraj Gölü’nün  dolması ile  göl alanında Arkeolojik Kurtarma Çalışmaları sona ermiştir...  Ancak Aşağı Fırat Projesi kapsamındaki geniş coğrafya da , bölgenin arkeolojik durumunu  ve bölgede yapılması gereken Arkeolojik Kurtarma  Kazılarının saptanması amacıyla  1975  yılında  başlayan  ve bölgede; Baraj Göl  Alanları içinde  kalan tüm eski eser, kalıntı ve yerleşme yerlerini  bulmak ve belgelemek için yapılan çalışmalar 1977 yılına kadar devam etmiştir...

 

Aşağı Fırat Bölgesi’nin   uygarlık tarihi   açısından ve tarihsel olayların  içindeki  yerinin önemi bilinen bir gerçektir...

 

Örnek olarak  Karababa Baraj Gölü altında kalan  merkezlerden    biri olan SAMSAT ,  Kommagene kralı Antiochos’un  ilk başkentidir...

 

Bölgede yapılan araştırma ve saptama çalışmaları sonucunda  210 merkez tesbit edilmiştir.  Bu ön Alan çalışması ,bölgede çalışmak isteyecek olan  Arkeoloji Ekiplerine  ön bilgi verilmesi açısından  çok değerli ve gerekli bir  tesbit çalışması olmuştur...

 

Bu çalışmayı , o dönemde  Prehistorya  Ana Bilim Dalı Asistanı olan  Prof.Dr. Mehmet Özdoğan  yönetmiştir...  Ankara Dil-Tarih –Coğrafya Fakültesi  Arkeoloji Ana Bilim Dalından  ,o dönemde Doçent olan Prof.Dr Ümit Serdaroğlu da aynı  çalışmada görev almıştır...

 

1977 yılında  Alan Saptama  çalışması tamamlanmıştır...

 

Araştırma kapsamı içinde kalan:  Karakaya, Karababa  ve Bedir Barajlarının ,Malatya, Elazığ ,Adıyaman ve Urfa illeri içindeki  bölgeler de yer alan Kalıntılar ve Höyüklerde  Baraj Bölgesi Arkeolojik Kurtarma Çalışmalarında  görev almak isteyen  ekipler , Bakanlık onaylamasından sonra  görev merkezlerinde Arkeolojik Kurtarma  Çalışmalarına  başlamışlardır...

 

 

    AŞAĞI FIRAT  BARAJ  BÖLGESİ KURTARMA  ÇALIŞMALARINDA BİR MERKEZ   

 

   URFA   TATAR HÖYÜK

 

Urfa Tatar Höyük Kazısı, Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Arkeoloji  Bölümü  Öğretim Görevlilerinden   ( o dönemde Doçent olan) Prof.Dr. Ümit  Serdaroğlu Başkanlığında ki  Ekip tarafından   yapılmıştır...

 

Ben 1978 yılı Eylül ayı sonları ve Ekim ayında  bu Kazıda görev aldım...

 

O dönemde  İ.T.Ü.   Yapı Araştırma Merkezi ve   Mimarlık Tarihi-Restorasyon  Bölümlerinde görev yapmaktaydım . Bir gün  Dönem arkadaşım Arkeolog Yıldıray Özkan ,Adıyamandan telefon ederek , Prof.Ümit Serdaroğlu tarafından  Tatar Höyük Kazısına davet edildiğimi  ve hemen yola çıkmamı bildirdi...  Gerekli izinleri  aldıktan sonra,  Adıyaman’a otobüsle yola çıktım...

 

Adıyaman – Samsat  yolu beni Fırat Nehiri kıyısında ki SAL İSKELESİ’ne ulaştırdı... Bu iskeleden SAMSAT HÖYÜK  karşılarında yer alan ve Fırat Nehrinin Doğu Kıyısında bulunan  Arap Kantara Köyü’nde kalan  Kazı Ekibine  katılmak üzere yola çıkmam gerekiyordu.. Beni  Adıyaman’da karşılayan Arkeolog Yıldıray Özkan ile , bizi karşı kıyıya ulaştıracak olan SAL’ın gelmesini  beklememiz  uzun bir zaman aldı....

 

Samsat ilçesinde Fırat’ı geçen  bir köprü yoktu.. Ancak  ulaşımı sağlayan Sal’dan ; kuzey rüzgarının esmediği ve Keban Barajından fazla su bırakılmadığı zamanlarda yararlanılıyordu... Bu sal-gemi, uygun su ve hava koşulları olduğunda ,yolcuları ve tek bir aracı karşıya geçirebiliyordu...

 

Fırat Nehiri kıyısında yer alan Arap Kantara Köy Okulunda kalan Kazı Ekibine katıldım... Daha önceki tarihlerde Ankara’dan gelmiş olan Mimarların bir kısmı  o günlerde döndüler..

 

Kazı yaptığımız Tatar Höyük,kaldığımız köye uzak olduğu için  ulaşımımızı  kiralanan bir taksi ile  sağladık.. Her sabah 06.30  da yola çıkarak Kazı Bölgemize gidiyor, akşam üzeri 17.00 de kazıyı tatil ediyorduk...

 

Höyük üzerinde  iki büyük  Alan belirledik..  Alanlardan biri Yıldıray Özkan tarafından kazıldı.. Diğer alanın kazısını ben yaptım...

 

Prof.Serdaroğlu  iki günde bir gelerek son durum  planlarını  gözden geçiriyordu... Kazı yaptığımız her iki  Açma da Grit sistemine  göre ve her  günlük rapor üzerine ; tüm duvar buluntuları ve  çanak-çömlek   işaretlenerek  kazı Raporları tutuldu...

 

Ekim ayı  başlarından itibaren hava şartları değişmeye başladı. Çoğu zaman ,kuvvetli rüzgar ve  hafif kum fırtınası ile çalıştık...    Kazı Açmaları başında, kazı işçilerimizin getirdikleri ayran ve çayları içtik... Öğle yemeklerimizi  Tatar Höyük Köyünde , her gün bir başka işçimizin evinde kurulmuş olan ,çok güzel yemeklerle donatılmış  ,tertemiz yer sofralarında yedik...

 

Kerpiç evlerin içi serin oluyordu... Bütün yüzeyleri cam olan küçük sandıkların içindeki rengarenk  yer sofrası örtüleri  ,tertemiz  evler çok hoşuma gitmişti... Ne yazık ki  o evlerde çektiğim  fotoğrafların tümü yandı... Analog makinam tutukluk yapmıştı...

 

Bir gün, kazı alanından erken ayrılarak Urfa’ya gittik... Balıklı Göl-   Hz. İbrahim  Dergahı  - Urfa Kapalı çarşısı  ....bu  geçen zaman içinde  üzerimde bıraktıkları  etki  asla azalmadı...

 

Kazı devam ederken, konakladığımız  Köy içinde, kerpiç  inşaat olarak bir Kazı Evi yapıldı... Biz Köy İlkokulunda kaldığımız için bizim yüzümüzden eğitim başlıyamıyordu...Tatil günlerinde , tüm ekip bu inşaatta çalıştı...Burası  Tek katlı , iki odalı  ve avlu içinde tuvaleti olan bir yapı idi... Avlunun ortasında  yemek yediğimiz taştan bir masa inşa  edilmişti...

 

Dönüş zamanı gelmişti ve biz biraz rüzgarlı bir günde Köyden Samsat’a  gitmek üzere  kazı minibüsümüz ile SAL’a binerek Fırat Nehrini geçtik... Tüm ekip  Ankara’ya geldik...

 

Kazı raporları ve Planlar Ankara’da bırakıldı.. Ancak ben bazı raporları anı olarak saklamak için  kopyalayıp yanıma aldım... Onları ilerleyen yıllarda Kazı Teknikleri Derslerimde slayt olarak öğrencilerimle paylaştım..

 

Ancak Tatar Höyük Kazısı’nın paylaşımı  olmadı.. 

 

Ben kendi Web sitemde  fazla ayrıntıya kaçmadan  ,Tatar Höyük  Birikimlerimi paylaşmayı  uygun buldum...Bir Arkeolog için , Baraj Kurtarma çalışmalarında  ve  de  bir Höyük Kazısında  görev almak ayrıcalıktır...

 

Bu çok farklı bir çalışmadır... Kazı yaptığınız yerlerin sular altında kalacağını düşünmek hüzün ve huzursuzluk verir.

 

Ancak o yüksek tepeden gün batımına doğru aşağıdaki ovayı ve orada toplanan sürülerin   sahiplerinin çevresinde toplanışlarını,çoban köpeklerinin ayrılma anındaki gayretlerini,uzakta  ufukta uzanan   sıradağları ve bazen işçilerden birinin çaldığı Uzun Havayı   izlemek- dinlemek ve anlamak  gerçekten bir ayrıcalıktır...

 

 

Aramızdan    çok zamansız ayrılan Dönem Arkadaşım

 

Arkeolog  Yıldıray   ÖZKAN     ve    Dokuz Eylül Ün. Tarihi Çevre  Araştırma – Saptama  -Koruma-Restorasyon - Bölüm Başkanım  Prof.Dr. Ümit SERDAROĞLU’na  sonsuz Rahmetler diliyorum...

 

 

Gerekli Bilgiler için  ‘’’ Aşağı Fırat Havzası 1977 Yüzey Araştırmaları ‘’’ konulu kitabına baş vurduğum   Kıymetli Arkadaşım 

Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN'a teşekkür ederim...

 

 

02

Kazı Evi..Sağ başta  Prof.Ümit Serdaroğlu

 

01

 

Fotoğraf Galerisi için tıklayınız.

 

Arkeolog – Prehistoryen  Ufuk Baş